Daha iyi bir birey, aile üyesi, vatandaş, insan olmak için sorgulamak gerektiğini sıklıkla duyarız. Peki, sorgulayıcı yaşamın kendisi üzerinde ne kadar şey biliyoruz? Her şeyi sorgulamak gerçekçi midir? Entelektüel sorgulama ile takıntılı sorgulama veya eleştiri hastalığı arasında nasıl bir fark vardır?

Sorgulayıcılık felsefi anlamda pozitif bir karakterken gündelik yaşamda genelde olumlu karşılanmaz. Çoğu toplumsal sistemde elitler sıradan kurallar, normlar ve alışkanlıkların sorgulanmasına pek hoş bakmazlar. Değişimin onlar için yeni sorunlar çıkarma olasılığı rahatsızlığın bir sebebidir. Genel ifadeyle statükodan rahatsız olmayan kimseler için de hayatı sorgulamak anlamsızdır. Neticede binlerce yıldır süregelen alışkanlıklar bize nasıl yaşayacağımızı söylüyorsa sorgulamanın mantığı yok demektir. İnsanların çoğu bu kategoride ele alınabilir. Onlar toplumun ve tarihin ürettiği adet, gelenek, inanç ve tekniklere bağlıdırlar. Böyle toplumlarda yetiştirilen hemen her kuşak da bu zihinsel tembellikle yetiştirilir.

Tarihsel gelişime bakıldığında kültürel ve teknik açıdan insanlığın 19. yüzyıla kadar oldukça yavaş değiştiği görülecektir. Bunun bir sebebi yukarıda değindiğimiz gibi insanın kültürel ve ontolojik tembelliğidir. Öte yandan statükonun meyvelerini yiyenler açısından da sorgulamak ve değişim, riskler barındırır. Bir örnek vermek gerekirse, Osmanlı’ da matbaanın kısmen geç yaygınlaşmasının en önemli sebebi klasik anlamda kitap yazım ve dağıtım işini yapan güçlü sahaf sınıfının değişimi kendileri açısından tehlikeli görmeleridir. Mutlak anlamda itaat isteyen baba, öğretmen, patron, yönetici, usta, din adamı da sorgulamadan rahatsız olabilir. Çünkü sorgulama otoritelerini sarsabilir. Yine insanların çoğunda geleneklere karşı bağlılık ve hatta üstü örtülü bir inanç vardır. Geleneklerin sorgulanmasını ve değiştirilmesini istemezler. Bunun tehlikeli olacağını düşünürler. Yenilikçi fikir ve alışkanlıkların aileye, topluma, dine ve devlete zarar vereceği düşüncesi güçlü olduğu için sorgulamayı tasvip etmezler. Totalde bu ve benzeri sebeplerle sorgulayıcılık çoğu toplumda olumlu karşılanmaz.

Teknik ve kültürel değişim ancak sorgulayan bireyler sayesinde gerçekleşmiştir. Umumi olarak insanın ihtiyaçları ve zorluklar onları yenilikçi fikirlere yöneltmiştir. 15. ve 16. yüzyıllardaki kıtlıklar, salgınlar, din savaşları, Osmanlı’ nın önlenemez yayılışı Avrupa’ yı yeni ekonomik, askeri, idari, sosyal sistemler için harekete geçirmişti. Önceleri az sayıda birey bu sorgulamayı yapsa da zamanla Batılı toplumların tipik bir özelliği haline gelmiştir. Toplumda sorgulayıcıların sayısı arttıkça bilimsel ve kültürel gelişimin hızlanması da şaşırtıcı olmamıştır.

Sorgulayıcılığın faydalı olabilmesi için disipline edilmesi gerekir. Her şeyi gelişi güzel sorgulamak, eleştirmek, yargılamak sağlıklı bir sorgulama tarzı olamaz. Kısaca birkaç açıdan sorgulayıcılığı inceleyelim;

  • Her şeyi sorgulamak ya da eleştiri hastalığı: Çevrede gördüğü, duyduğu her şeyi sorgulayan bir insan düşünün. Patronun emirlerinin mantıklı olup olmadığını, çocuklarının davranışlarının tutarlılığını, ekonomi haberlerin gerçekliğini, doktorların teşhislerinin doğruluğunu, sosyal medya paylaşımlarının mantığını… Evet, kimse akla gelebilecek hemen her şeyi sorgulayacak biriyle yaşamak istemez. Bu kimse için kovulmak, dışlanmak, sevilmemek kaçınılmaz olacağı gibi sorgulayıcılığının yaşama katkı sunması da zordur.
  • Karşılaştığınız olaylara ilişkin yapıcı sorular sormak: Bu durum mutlak bir sorgulayıcılık değildir. Yöneticinizin sizden istediklerini harfiyen yapmaktansa daha iyi olabilecek başka öneriler sunmanız, size bir kitabın iyi olduğunu söyleyen kimseye bunu hangi açılardan iyi olduğunu sorarak kitaba daha farklı bakmasını sağlamak veya bağımlı bir kişiye kendi üzerine düşüneceği sorular sormak… Görüleceği gibi bu yöntem iyi uygulanabilirse sorgulama yapma-yaptırma yanında etkili bir iletişim tarzı da olabilir.
  • İnsanlığın genelgeçer doğruları üzerine sorgulama: Yerçekiminin, karadeliklerin, mikropların gerçekte var olup olmadığına dair sorular sorup durduğunuzu düşünün. Eğer uzmanlık alanınınız değilse bunlar size olumlu katkı yapmayacak sorgulamalardır. Aynı şekilde çevrenizdeki insanların sizi gerçekten sevip sevmediklerini, size karşı iyi niyetli olup olmadıklarını sorgulayarak ne derece bilebilirsiniz. İster fiziksel ister psişik olsun merak alanımız, etki alanımızın dışına çıktıkça sorgulama bizim için anlamsızlaşmaya başlar.
  • Üretken sorgulayıcılık: Karşılaştığımız sorunlar, alışılagelmiş ancak üzerinde artık yeterince düşünülmeyen normlar ve aletler iyi bir sorgulanmayı hak etmiyor mu? Sabah kalktığında daha etkili bir görünüm için kıyafetlerin uyumunu ve rengini düşünmek basit bir sorgulamadır. Daha hızlı ütülemenin nasıl yapılabileceği, karnınızı yolda doyurmak veya kahve içmek için aracınızı park etmeden, minimum sürede alışverişinizi yapacağınız bir sistem konusunda kafa yormak, daha kullanışlı bir ev tasarımı yapmak, sıklıkla kullandığınız bir aletin eksik gördüğünüz yönleri için öneri sunmak… Bunlar yaratıcı sorgulamaya birer örnek olabilir. Ancak tekrar belirtmeli ki bu kadar soruyu sormanın yanında gerçekten üretim alışkanlığı da kazanmak gerekir. Aksi takdirde yine çekilmez bir dost, ebeveyn ve vatandaş olabiliriz.

Sorgulama üretim alışkanlığına dönüşebilmelidir. Aksi takdirde sonu gelmez eleştiriler ve sorular bireysel ve toplumsal gelişimimize katkı sunmayacaktır. Bu durum antipatik olacağı için toplum tarafından daha az tahammül edilebilir bulunacaktır. Bunun yerine yaratıcı ve pozitif sorgulamayı önerebiliriz. Yukarıdaki tasnifi daha da sadeleştirirsek pozitif sorgulayıcılık anlaşılır olacaktır. Şöyle ki, bir şeyi olabildiğince ayrıntılı anlamaya, birçok yönüyle kavramaya ve geliştirmeye çalışmak entelektüel veya yapıcı sorgulama şeklinde tanımlanabilir. Diğer yandan her şeyin meşruiyetini sorgulamak ve hayata meydan okumak ayrı düşünülmelidir. Birincisinde sorgulamamız var olanlara yenilerini ekleme ve geliştirme esasına dayanır. Bu sorgulama değer yüklüdür. İkincisinde ise sıradanlaşan bir eksik arama hastalığı tehlikesi görülür. Toplumsal yaşamı kontrol eden kalıpları kök nedene gitmeksizin sürekli eleştirenler toplumu toplum yapan öğeleri geliştirmek yerine geriye götürebilirler. Oysaki İnsan sosyal bir varlıktır ve ortak yaşamı resmi-gayri resmi kurallar mümkün kılar. Elbette bunlar da sorgulanmalıdır ki gelişsin ve bize daha faydalı olsunlar. 

Hayatımızda yaptığımız şeyler ufak dokunuşlarla anlamlı veya anlamsız hale gelebiliyor. Çok güzel bir hareketimizi ve jestimizi küçük bir cümleyle kabalığa dönüştürebileceğimiz gibi sorgulamayı da aynı duruma dönüştürebiliriz. Önemli bir özelliğimiz olan soru sorma yeteneğimizi geliştirmezsek ya da bunu her şeyi eleştirme, her şeyde bir kusur arama alışkanlığına dönüştürürsek şüphesiz bireysel ve toplumsal yaşama katkı sunamayız.